SPOR VE SİYASET ÜZERİNE (MAKALE)



SPOR VE SİYASET ÜZERİNE

    Gençliğe adım attığım yıllarda spora ilgim büyüktü.Futbol oynamayı hiç beceremedim.Bütün tecrübem mahalledeki boş arsalarda ikişer taş dikerek oluşturulmuş kalelerin arasında, oyuna lütuf olsun diye alınmış bir etkisiz eleman olarak -bizim tabirimizle ''çorbadan''- o kaleden bu kaleye gereksiz koşulardan ibaretti.Oynamayı beceremedim fakat izlemekten oldukça keyif alırdım.Dünya ve Avrupa kupalarını iple çekerdim.Hayatımın o dönemindeki hiçbir kupayı kaçırmamışımdır.
      Son yıllarda ne uluslararası kupalar ne de ulusal liglerimiz ilgimi çekiyor.Futbolun tamamen finansal sisteme dönüşmesi, kapitalist baronların elinde kirlenmesi beni de pek çok insan gibi soğuttu bu branştan.Sadece hayallerimde o amatör ama güzel günleri yaşatıyorum o kadar.
       Belki de gerçek hep öyleydi; bilemem.Portekiz diktatörü Salazar ve İspanya diktatörü Franco'nun futbol üzerine söylediği meşhur cümleler yarım asırdır ortalıkta dönüp duruyor.Futbol gerçekten kitleleri uyutmak için kullanılan bir afyon mudur?Belki öyledir ama bu sporla ilgilenmemeyi, spordan nefret etmeyi mi gerektirir?Ben öyle düşünenlerden değilim.
     Özellikle az gelişmiş ülkelerde siyasi kaos bir türlü sona ermiyor.İnsanlar ömürleri boyunca süren siyasi çalkantılardan uzak durup kendilerine başka -kimine göre sanal- bir dünya oluşturup oraya sığınıyorlarsa; kimi spora,kimi sanata,kimi balık avcılığına kimi de tarlasına, bağına, çiftine çubuğuna gömülüyorsa bunda eleştirilecek ne var anlayamıyorum.Bana göre sorun burada değil bu sığınma durumunu fazlasıyla abartıp hayati bir amaç haline getirmekte.İste burada yeni bir tehlikeyle karşılaşıyoruz ki bunun adı ''fanatizm''dir. Bu sporun da siyasetin de sanatın da kendilerine düşen payı aldığı karanlık koridor, bu tarz ülkelerde, kaosu sönümlendirmek yerine gittikçe körüklemektedir.Peki bu fanatizme neden olan inanç sistemi nedir, temel özellikleri nelerdir.Ben üç ortak özellik tespit edebildim bu sistemde. Kısaca özetlemem gerekirse:
    1-Bir gruba, fikre olan aidiyet duygusunun abartılması
     İnsanlar ister siyasette ister sporda olsun bir gruba, bir fikre bağlı olmak isterler.Bu hepimiz için böyle ancak aidiyet duygusunun şiddetli bir şekilde abartılması fanatiklerin en belirgin özelliğidir ve çok vahim sonuçlar doğurur.Fanatik, bir futbol takımını tuttuğunda o futbol takımını yürekten sever, bunda şaşılacak bir şey yok ancak bu sevgi bazen öyle bir hal alır ki tutku ve hatta tanrısal bir aşka dönüşür.Takımı için yaşadığını, hayatının tek anlamının tuttuğu takım olduğunu hissetmeye başlar ve bunu ifade etmekten de çekinmez.
    Siyasette de durum farklı değil.Fanatizm bazen abartılı şekilde lidere, bazen de ideolojiye bağlılığa dönüşen sevgide bulur ifadesini.Fanatiğe göre lider şaşmaz, yanılmaz! Bu sağda da solda da böyledir.Fanatiğe göre ideoloji şaşmaz, yanılmaz!Bu da sağ ve sol için aynı şekilde geçerlidir.
     2-Bir grubun, fikrin üstünlüğü inancının abartılması
      Fanatik taraftar tuttuğu takımın en üstün takım olduğunu düşünür.Bu, spor alanındaki başarıları ölçüt olarak alınarak yapılıyorsa anlaşılır bir düşünce olabilirdi lakin fanatik böyle düşünmez.Onun tuttuğu takım erdemlidir(!)gururludur(!)Fanatiğe göre diğer takımları tutanlar bu erdemden yoksundurlar.Ne yazık ki kulüp yöneticileri çoklukla bu sıkıntılı durumu bilerek ya da bilmeyerek körüklemektedir.Bir Beşiktaş taraftarı olmama rağmen kulübün son yıllarda ''efendilik'',''şeref'' üzerine yaptığı yanlış kampanyalar beni bu gönül birlikteliğinden tamamen koparmıştır.Ne demek şimdi bu? Bu önermeden çıkacak doğal sonuç şu değil midir? ''Beşiktaşlı olmayan efendi değildir(!)Şereften yoksundur(!)''Böyle bir davranışı,fikri bir kulüp yönetimi nasıl körükler anlamak mümkün değil.
    Fanatik siyasette de aynı yöntemi uygular.Ona göre savunduğu grup veya ideoloji diğerlerinden mutlak olarak üstündür ama bununla da yetinmez.Diğerleri kötüdür(!)Yaşamaya, nefes almaya bile hakları yoktur(!)Irkçılık bunun tipik örneğidir.Kendi ulusu karşısında diğer ulusları yok sayar, hakir ,aşağı görür.Bütün güzel meziyetlerin yalnız kendi ulusunda bulunduğunu, başka hiçbir ulusta bulunamayacağını ispatlamaya çalışır ve bazen bu fanatizm korkunç sonuçlar doğuracak, milyonlarca insanın canına mal olacak savaşlara yol açar.Ulusunu sevmek, diğer uluslar karşısında ezdirmemek mutlaka ki doğrudur ama üstünlük duygusuyla ete kemiğe bürünen ırkçılık kötü bir hastalıktır.
   Sol siyasette de durum farklı görünmüyor.Fanatik sol dünyayı sadece kendisinin kurtarabileceği konusunda oldukça saplantılıdır.Diğer fikirler ve o fikri savunanlar bu fanatiklere göre düşmandır. Terminolojilerinde farklı düşünenlerle ilgili onlarca küçültücü sözcük bulunur.Gerektiğini düşündüğünde, kendisi gibi düşünmeyenlere saldırmaktan kaçınmaz.İktidarı ele geçirdiğinde ise kendisi gibi düşünmeyenlere yaşama hakkı tanımayacağını açıkça belirtir ki pratikleri de ortadadır.''Proletarya Diktatörlüğü''nün ne olup olmadığını anlamak için Lenin, Stalin ve Mao nun konuyla ilgili yazılarına göz atmak yeterlidir.Yine milyonlarca insanın yaşamını mahveden  bir fanatizm örneği diye düşünüyorum; kim ne derse desin.
      3.Bir grubun, fikrin en iyi temsilcisi olma inancının abartılması
       Fanatik taraftarın kendi grubuyla da sorunu vardır ve belki en ilginç en anlaşılmaz yönü de budur.Bunu açıkça ifade etmez belki ama dışarıdan bakan bir tarafsız durumu bütün çıplaklığıyla görür.Fanatiğe göre gerçek taraftar kendisidir.Herkes takımı sevebilir ama onun gibi kimse sevemez.Takım kendisidir hatta kendisinindir. Yanı başındaki arkadaşının taraftarlığını sorgular, beğenmez ve işin en acı tarafı küçümser.
      Peki siyasette durum farklı mı?Tabii ki hayır.Yıllarca omuz birliği yapmış insanların küçük bir fikir ayrılığında nasıl düşman kesildiklerini, sorunları fikir ayrılıklarından çok öteye, kavga gürültüye ve hatta cinayete kadar nasıl götürdüklerini görmek için Türkiye siyasal tarihini üstünkörü, şöyle bir incelemek dahi yeterlidir.Tek tek örnekleri yazsak koca bir kitaba sığmaz.
     Dediğim gibi gençlik yıllarımda futbol karşılaşmalarını izlemeyi çok severdim.Hiçbir zaman fanatik bir taraftar olmadım.İstesem de olamazdım; mizacımda yok.Arkadaşlarla Beşiktaş maçlarını izlerdik.Bizim forvet düşüp de hakem penaltı vermeyince arkadaşlar ayağa fırlar, hakeme ağza alınmayacak küfürler ederlerdi.Ama lanet olsun görmüştüm; bizim forvet kendini yalandan yere atmıştı.''Kendini attı.Hakem haklı.'' dediğimde bana da küfür ederlerdi.''Seninle maç izlenmez amk!'' derlerdi.Artık kimse benimle maç izlemiyor.
     Gençliğimde sosyalist düşünceye inanırdım.''Lenin'in yaptığı proleter devrimi falan değilir;darbedir'' derdim yanımdakiler dudak bükerdi.''Kautsky haklı, sosyalizm ve diktatörlük yanyana olamaz;olmamalı.Demokratik Cumhuriyet daha gerçekçi ''derdim;''sen de mi Brutus'' derlerdi.
        Artık kimseyle konuşamıyorum.İmkansızlıklar içinde apartman bodrumlarında antrenman yapan taekwondocu gençler gibi tek başına gölge boksu yapıyorum.Gıpta ediyorum gençlere, o şartlarda gidip uluslararası organizasyonlardan madalyalarla dönüyorlar.Gururlanıyorum.Kendi madalyamızı kendimize takmaktan başka çaremiz kalmadı.Ama ne yapayım kardeşim;
       Forvet yalandan kendini atmıştı!

Savaş Şengül
15 Ocak 2019

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GAZİ(Öykü)

BAYRAK (Öykü)